Osmanlı Hanedanligi.tr.gg
Osmanlı İmparatorluğu,Osmanlı Devleri,
YeniCeriler
Yeniçeri,Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır. Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır. Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesi ile köle olarak toplanan Hristiyan çocukların küçüklükten yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulur.I.Murad döneminde kurulmuştur. Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi. Yeniçeri ocağı II. MahmudVaka-i Hayriye olayı ile kaldırıldı.Yeniçeriler barış zamanında İstanbul'u korur,savaş zamanında Padişah'ı korurlardı.
Kuruluşu,
Avrupa'da kurulan devamlı ordulardan iki asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri ordusu, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanın en mükemmel ordusu haline getirilmişti. Bu ordu, teşkilât ve disiplini ile bu sıfatı taşımaya hak kazanmıştı.
Aslen Piyade birliği olan yeniçeriler yaya askerlerden oluşurlardı.1299 da Söğütte kurulan Osmanlı beyliğinin kurucuları olan Oğuzların Kayı boyunun orta Asya dan Moğollardan kaçarak 1220 li yıllarda Anadoluya gelip yerleştikleri bilinmektedir yaklaşık üçbin atlı askerden oluşan bu beylik zamanla Balkanları istilaya başlamıştır işte bu noktada Osmanlı Devleti piyade askerine ihtiyaç duymaya başlamıştır.Avrupa savaş sanatında görülen değişimlerle birlikte yavaş yavaş piyadeler önem kazanmaya başlamışlardır. Orhan gazinin son dönemlerinde Türklerden oluşan bir piyade ordusu kurulmak istensede Türkler aslen atlı savaşcılardı ve yaya olarak savaşmayı hakaret olarak gördüklerinden bunu kabul etmemişlerdir.Son Balkan fetihleri ile kendi devletlerinde azınlık durumuna düştüklerinden dolayı bu kadar önemli bir kaynağı harcamak istemeyen I. Murat (Hüdavendigar) Çandarlı Kara Halil Paşanın tavsiyesiyle bir dönem kendileri gibi bu nüfus acmazına düşen Selçuklu devletinin kullandığı Hristiyanlari kullanma yolunu padişaha önermiştir.Bu öneriyi çok beğenen padişah derhal 1600 hristiyan gencin Bursaya yollanıp eğitime başlanmasını istemiştir böylelikle meşhur yeniçeri ocağı kurulmuştu. Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yılında olduğudur.
İhtiyaca göre zamanı değişsede genel olarak her beş yılda bir bu işle görevli memurlar Rumeli eyaletinde genelikle Makedonya Bosna kuzey Yunanistanda Hristiyan köylerine gider ve köylerde buldukları genç sağlıklı bu Hristiyanları toplarlardı sonra bu gençler Bursa ve İstanbul çevresindeki müslüman ailelere bir süreliğine verilir ki böylelikle İslam dinini ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı.Tabiki zaman zaman bu genç Hristiyanları ailelerinden almakta zorluklar çıksada bircok aile bu işe gönüllü oluyolardı çünkü bu sekilde hem gençler iyi bir eğitim alırlar ve devlet içersinde önemli görevlere gelebilirlerdi hemde oralarda asle elde edemiyecekleri bir servet sahibi olma şansı yakalıyolardı.yeniçeri ocagındaki askerler Sultanlar gibi sünni-Hanifi değil alevi-bektaşi idiler bunun nedeni bu erken Osmanlı döneminde Anadolu nüfusunun yarısından çoğu orta asyadan yeni gelmiş göçer topluklardan oluşuyolardı alevi geleneği orta asyada o dönemde göçer hayata daha uygun olduğundan dolayı sünnilikten daha yaygındı işte Anadoluda müslüman ailelere verilen bu hristiyanlar burda alevi İslamı öğreniyolardı. 16.yy da nufusun çoğunluğu sünni olmasına rağmen onlara farklı bir aidatlık duygusu veren ve geleneklerine çok bağlı olan bu askerler 19.yy da kaldırılmalarına kadar bu geleneği sürdürdüler.Bir süre sonra bu koruyucu ailelerden alınan gençler sarayda padişahın hemen yanında sıkı bir askeri eğitime alınırlardı evlenmeleri ve ticarete atılmaları kesinlekle yasaktı yeni aileleri ocaktaki arkadaşları ve yeni babaları kendiside bir numaralı yeniçeri olan padişahtı işte bu kardeşlik ve bir yere ait olma duygusu ve disiplinli eğitimleri onlara savaş meydanlarında çok önemli bir güç haline getiriyordu.
Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda, orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı.Zaman içersinde sayıları değişsede 1582 ki bu yılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı kendiside bir yeniçeri kumandanı olan zamanının en büyük tarihçilerinden Mustafa efendinin künhül-ahbar da yazdığına göre sayıları 15.000 di.Bu rakam imparatorluk ordusunun cok büyük kısmı atlı sipahilerden oluştuğu anlaşılmaktadır ki tımarlı sipahiler devşirme değil tamamen Türklerden oluşurdu.Avrupadaki ve Asyadaki fetihler bu ordu ile gerçekleştirilmiş.1590 dan sonra sayıları hızla artmaya başlamıştır ki bunun nedenleri arasında savaşlarda artık atlı askerlerin önemini kaybetmeleri vardır.Ms.17. yy'da piyade suvariye karşı savaşlarda önemini yetirmişti aslen piyade ordusu olan Roma imparatorluğu da bu devirde yıkılmıştı. Türkler Moğolar yada Araplar aslen süvari savaşcıları olmalırının avantajını kullanarak büyük fetihler gerçekleştirmişlerti.Avrupa bunlara karşı atlı savaşçısı olan şovalyeyi geliştirmiştir fakat çok mağliyetli ve ağır olan bu savaşçı türü maliyeti düsük ve hızlı bozkır savaşcıları karşında dayanamamıştır. 17yy da piyade ateşli silahların kullanımı ile tekrar suvariye karşı güç kazanmıştı işte bu dengesizliği gidermek için bu yy.dan itibaren Osmalının piyade sınıfı olan yeniçerilerin sayısı hızla artmış fakat gerekli modern devrimleri yapamasından ve disiplin altına alınamalarından dolayı devletin başına sayıları orantasında gittikçe bela olmaya başlamışlardı.
Genel Yapısı,
15. yüzyıl ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren (1451), Sekban bölüğünün de katılımıyla iki sınıf haline gelmiş. 16. yüzyıl başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil edilmiştir. Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır. Ağa bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir.Fatih Sultan Mehmed Han zamanına kadar sayıları üçbinden az olan yeniçeriler Fatihin tamamen kendisine bağlı köle-asker köle-bürokrat kurma siyaseti sonuncunda eski Türk soyundan yöneticilerini ortadan kaldırması neticesinde 17bine kadar yukselmişti. Fatihin ölümüne yakın bu siyaseti bırakıp sadrazamlığa bir devşirmeyi değil Mevlananın torunlarından Konyalı MEHMET Paşayı getirmesi ile bu sonradan İslama döndürelen kölelerden hoşlanmayan paşanın siyaseti sonucu sayıları 8bine indirilmişti.Fatihin ölümünden sonra kendilerine ortadan kaldırmak istiyen ve tamamen Türklerden kurulu bir ordu kurmak istiyen bu paşaya karşı yeniçeriler isyan etmişlerdir ki bu tarihteki ilk büyük yeniçeri isyanıdır paşayı öldürüp yerine başka bir devşirmeyi başa geçirmişlerdir.Fakat denge siyasetini cok iyi gözeten ve güçlü hükümdarlar olan 2.Bayezid Yavuz ve Kanuni Sultan Sülayman devrinde sayıları 12 binde sabit tutulmuştur.
Yeniçeriler, başlarına börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi. Bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi. Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça "yaka akçası" ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu.
Her yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi. Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu. Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi. Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniçeri Ağası" idi. Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı. Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir.
Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı işlerinden sorumlu idi. Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle kol dolaşıp güvenliği sağlardı. Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi. Yeniçeri Ağalarının azil ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafindan gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren veziriazamlar tarafından yapılmıştır.
Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağası'ndan başka Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Turnacıbaşı, Muhzir Ağa ve Baş çavuş da ocağın büyüklerindendi. Bunlardan başka bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardı.
Yeniçeriler, maaşlarını (ulûfe) üç ayda bir alırlardı. Bu konuda ocağın en büyük âmiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir nefer arasında fark yoktu. Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulûfe işine dahil edilirdi. Ulûfe, pâdişahın nezâretinde büyük bir törenle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi. Hicrî kamerî takvime göre dağıtılan ulûfenin Salı günü verilmesi kanundu. (yeniçeri tarihte hacıbektaş çocukları denirdi)yeni çeriler bektaşi kurallara göre yetiştirilirdi.ve yanlarında seferlere giderken alevi-bektaşi dede babalarda eşlik ederdi.2.Beyazıd zamanında yeniçeriler tüfeklerle donatılmaya başlanmışlardı ki dünyada butun bir ordunun bu şelkde donanılması bir ilkti ve bu onlara savaş meydanlarında cok öenmli avantajlar sağlamıştır.(2.beyazıt dan sonra tahta geçen Sultan Selim Mısırı ve İrananın bir bölümünü 8 sene gibi kısa bir sürede bu sayade fethetmiştir çünkü hem Memlük hemde Safevi ordusunda ateşli silahlar çok küçük sayılardaydı.Zamanın ilersinde silah ve taktiklerle Savaşan ve yeniliklere açık olan bu ordunun daha sonraki yüzyıllarda gereciliğin merkezi olması ve hiç bir yeniliği kabul etmemesi Osmanlının gerilemesin ve sonunda çökmesinin en büyük nedenlerindendir)
Kaldırma Girişimleri,
Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa ve yandaşları Kabakçı Mustafa isyanı sırasında tahttan indirilen Sultan III. Selim'i tekrar tahta geçirmek için bazı görüşmeler yapmaya başladılar. Nihayet 16.000 kişilik bir ordu ile İstanbul'a yürüyen Alemdar Mustafa Paşa, Hacı Ali Ağa'yı İstanbul'a göndererek Kabakçı Mustafa'yı öldürttü (19 Temmuz 1808). Ordusuyla birlikte İstanbul'a gelen Alemdar Mustafa Paşa birçok isyancıyı da öldürdükten sonra Babıali'ye geldi. Arif Efendiyi (Arapzade) şeyhülislam yaptıktan sonra saraya gitti. Sultan IV. Mustafa, Alemdar Mustafa Paşa'nın Sultan III. Selim'i padişah yapmak için geldiğini söyleyen şeyhülislamı kovdu ve kardeşi şehzade Mahmut ve Sultan III. Selim'in öldürülmesini emretti. Sultan III. Selim hemen öldürüldü. Şehzade Mahmut ise cariyelerin ve hizmetkarlarının yardımıyla sarayın çatısına kaçırıldı. Alemdar Mustafa Paşa, Sultan IV. Mustafa'yı tahtan indirerek yerine Sultan II. Mahmut'u getirdi. Sultan II. Mahmut, kendisinin tahta çıkarılmasını sağlayan Alemdar Mustafa Paşa'yı sadrazam yaptı.
Yeni Padişah, Alemdar Mustafa Paşa'ya geniş yetkiler tanıdı. Sadrazam, ilk iş olarak da Kabakçı ayaklanmasıyla ilgili görülenleri cezalandırdı. Rusçuk ileri gelenlerine önemli görevler verdi. Rumeli ve Anadolu'daki ayanı İstanbul'da toplayarak onlarla Sened-i İttifak'ı yaptı (29 Eylül 1808). Bu belge ile ayanlar, hükumet emirlerini dinleyeceklerine söz veriyorlardı. Nizam-ı Cedid ordusunu Sekban-ı Cedid adıyla yeniden kurdu. Konya'dan çağrılan vezir Kadı Abdurrahman Paşa'yı yeni ordunun başına getirdi. Esame adı verilen yeniçeri ulufe cüzdanlarını, bedellerini ödeyerek satın alıp, imha ettirdi. Alınıp satılabilen bu cüzdanlar sayesinde, askerlikle münasebeti olmayanlar, asker maaşı alabiliyorlardı. Binlerce esame imha ettirdiyse de bu konuda tam bir başarı gösteremedi. Gelişmeleri öfkeyle izleyen IV. Mustafa ve Kapıkulu ocakları mensubu ağalar 14 Kasım 1808 gecesi, Alemdar'ın konağını bastılar. Gelecek yardımı bekleyerek yeniçerilerle kıyasıya çarpışan sadrazam, damı delmekte olan yeniçerileri görünce patlattığı barut fıçısıyle intihar etti. Bunun üzerine, Rusçuk yaranından Defterdar Tahsin Efendi ile Umur-ı Cihadiye nazırı Behiç Efendi İstanbul'dan kaçtılar; Sadaret kethüdası Mustafa Refik Efendi asiler tarafından parçalandı. Ayaklananlar II. Mahmut'u tahttan indirmek için saraya saldırdılar. Kadı Abdurrahman Paşa Sekban-ı Cedid askeriyle Topkapı Sarayı'nı savundu. Bozguna uğrayan ayaklananların üzerine giden Abdurrahman Paşa, 3000'den fazla yeniçeri ve diğer ayaklananları kılıçtan geçirtti. Bu sırada donanma toplarıyle İstanbul'u ateşe tuttu. Yıkılan binalar ve ölen insanlar karşısında neye uğradığını anlayamayan İstanbul halkı, saldırıyı durdurtan ulema sayesinde can güvenliğine kavuştular. İki taraf da birbirine karşı üstünlük gösteremedi. Bu yüzden Sultan II. Mahmut iktidarını 18 yıl boyunca ince bir denge üzerine kurmak zorunda kaldı.] Rusçuk yaranından Ramiz Paşa'yı gizlice Rumeli'ne kaçırtan Sultan II. Mahmut, 18 Kasım 1808 tarihinde Sekban-ı Cedid'i dağıttığını ilan etti. Bu olay yeniçeri ocağının kaldırılmasını uzun bir süre geciktirdi.
Kadı Abdurrahman Paşa Anadolu'ya kaçtı ama hakkında çıkan ferman gereği idam edildi.
Hayırlı Olay
Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması, nihayet sadrazam Benderli Mehmet Selim Sırrı Paşa zamanında gerçekleştirildi. 17 yıldır bu ocağı kaldırmayı tasarlayan II. Mahmut, 25 Mayıs 1825'te bu fikrini uygulamaya koydu. Eşkinci ocağı adı verilen yeni bir askeri sınıf kurulduğunu resmen açıkladı. Avrupa tarzında üniforma giydirilen yeni ordu, 11 Haziran 1826'da eğitime başladı. Bundan 3 gün sonra ayaklanan yeniçeriler, kazanlarını Etmeydanı'na çıkararak gösterilere başladılar. Ulemayı yanına alan II. Mahmut, Sancak-ı Şerif'i çıkararak halkı yeniçerilere karşı savaşmaya çağırdı. Yeniçeri Ocağı dışındaki bütün ocaklar, padişaha sadakatlerini bildirdiler. Aksaray'daki Etmeydanı'nda bulunan yeniçeri kışlaları top ateşine tutuldu. 6.000'den fazla yeniçeri öldürüldü. 20.000 civarında isyancı da tutuklandı. Bu arada Bektaşi dergahları kapatılarak yakalanan müridler kılıçtan geçirildi. Hızını alamayan II. Mahmut, Bektaşi mezarlarının başlarındaki kavukları da kırdırttı. Bugünkü, başsız mezar taşlarının büyük bir kısmı o dönemden kalmadır.
16 Haziran 1826'da tarihe karışan Yeniçeri Ocağı'nın yerine, Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni bir ocak kuruldu.

